3 Ocak 2010 Pazar

Buraya oyun incelemeleri yapacağım bir blog kurayım dedim. Üç gün sonra ise bir internet dergisinde kendime iş buldum. Oyun haberleri yapacak ve imkan bulursam inceleme yapabilecektim. Şimdi bunun üzerinden 2 ay geçti. Ben bu blogu aslında oyun incelemeleri için kurmuştum. Ama artık bunu yapmayacağım kesin. Yani yaparım ama keyif olsun diye yaparım böyle xD Önceden ne olarak yapacaktın diyenler olursa saygı duyarım. Bilmiyorum :D



O zaman bu blog neye yarar? Normal bir blog gibi kullanabilirim. Ama o zaman adı garip. Bende en iyi çözümü buldum bu sayede. Oyunlar ile ilgili yazarım genel olarak. Tek başına keser mi? Hayır! O zaman başka şeyler de yazarım tabi. Ama estiğinde oyun anılarımı yazacağım buraya, genelde komik anılar hemde. Neyse bakalım. Şimdi hafızamda yer etmiş bir oyun hatırasıyla gireceğim olaya.

Yıllardan 2003 falan sanırım. 2004'te olabilir işte liseden yeni mezun olmuştum ama ne kadar süre geçmişti hatırlamıyorum. Bizim İlker diye bir arkadaşımız vardı. Onu apayrı bir yazı konusu yapmaya niyetliyim. Neyse bunun evine gitmiştik Ozan adında bir arkadaşım ile. Bu isimleri sık sık okuyabilirsiniz ondan aklınızda olsun, sonradan bunlar kim demeyin. Her neyse işte böyle, "Hadi İlker'lerin evine gidelim bakalım napıyor" durumunda gittik biz. Kış ayları böyle hava falan erken kararıyor tabi. Bu da evde The Suffering adlı oyunu yüklemiş onu deneyecekmiş tam.

Şimdi bendeniz belki bilirsiniz ama Silent Hill oyuncusuyumdur. Oturup çevirmişliğim var oyunların notlarını bir kaç arkadaş ile birlikte. Hatta 4. oyun için olanı Türkçe yama yapmışlar. Tüm internette efendim arayınız :D Ben bilmiyorum nerede olduğunu :P 2. Oyun için olanı da yapmışlar galiba ama emin değilim. Her neyse. Sonuç olarak ben korku oyunu oynayan bir adamım. Bunu arkadaşlar da biliyor tabii. Şimdi şöyle bi dur var. Ben korku oyunlarını çok severim. Aslında ben hikayesi olan oyunlara bayılırım. Böyle sürükleyecek götürecek falan. Hikaye çok iyi değil ama işlenişi süperse o da kabul. Misal Modern Warfare 2! Ama olayın ayrı bir boyutu var. Ben bu oyunlardan korkuyorum! Ciddi anlamda geriliyorum yani. Evde arkasında bir duvar olmadığı sürece kulaklık takmayan bir paranoyak olarak bu tür oyunlar beni geriyor ve yalnız oynayamıyorum. Bu kısmı pek kimse bilmiyor tabi. Neyse konudan sapıyorum.

The Suffering (İlk oyun) yüklenmiş duruyo. Ben tabi dergilerde falan okumuşum, bizim grupta oyun-bilgisayar konusunda en tecrübeli ve bilgili olan benim. Oyun hakkında genel görüşün iyi olduğunu korkutucu falan olduğunu ama güzel bi aksiyon olduğunu söyledim. İlker dedi "Ben sobaya kömür doldurucam siz bi başlayın bakalım." Ozan ile oturduk başına. Böyle oynuyoruz ama hava kararmış çoktan. Odanın aydınlatması bir floresan (Nasıl yazılıyor bu?) Böyle bi 10 dakka falan ilerledik. Orada ilginç bir sahne vardı mesela. Kamera görüntülerini görmek için ekrana bakıyor, tıklamak yöntemiyle kameraları değiştiriyoruz işte. Bir kamerada biz varız ve arkadan bir şey yaklaşıyor. "ALLAHHHH" şeklinde bi kaç tıklama yapıp arkamızı dönüyoruz tabi hemen. Bir panik hakim tabi odada. İkimiz de çok gerilmişiz. Ama arkada kimse yok. Kameraya bir daha bakıyoruz orası da boş. Böyle bir oyundu, psikolojinin içine ediyordu.

Neyse işte ilerledik bir gaz odası var. Orada ilginç bir olay oluyor. Belki oynamak isteyen olur diye anlatmıyorum. Öyle böyle bir şeyler oluyor ve biz sonunda o gaz odasına giriyoruz. Çat kapı arkamızdan kapanıyor. Ozan ile ikimiz gerilmişiz. İlker desen hala piyasada yok. 3 soba vardı onlarda doldurması uzun sürer kovaları diye düşünüyoruz. Neyse kapı kapanmış durumda ve biz gaz odasındayız. Ozan ile hafiften panik olmuş bir şekilde araştırıyoruz etrafı. Karşıdan bir şey gözüküyor. Bir silület yaklaşıyor gaz odasına. Bu arada bahsettiğim oda aslında cam bir fanus. İşte bir odanın içinde böyle tam ortasında bir sandalye var. Neyse bu yaklaşıyor ve bir yaratık olduğunu görüyoruz. "Bizi mi yiyorsun anam nihoho" modunda silahı hazırlıyoruz tabi biz. Yaratık geliyor cama bir vuruyor iki vuruyor üç vuruyor falan. En sonunda bir tane oturtuyor ve cam parçalanıyor. Aynı anda odanın bütün ışıkları da sönüyor. Karanlıkta kalıyorsunuz ve yaratığın sesi geliyor yanınızda kendisi.

Bu sahnede aslında yeterince panik var değil mi? Oyun gayet güzel iş yapmış yani. Ama o sahneyi hayatım boyunca unutmayacağım ve bunun sebebi olarak oyun yapımcılarının başarısının yanında başka bir etmen daha var. Yaratık camı kırdığı anda oyundaki elektrik ile beraber odanın ışığıda SÖNÜYOR! Florosan (böyle miydi acaba?) çat diye kapanıyor ve biz karanlıkta kalıyoruz. Ozan ile aynı anda "AAAAAAAA" şeklinde bağırıyoruz tabi böyle çılgın gibi odada koşuşturmaya başlıyoruz. yaratık sesleri geliyor. Karakter ölüyor tabi. Ama biz kendi derdimizdeyiz. Sonunda "Ozan bi dur lan! Işık gitmiş!" diyerek ortamı sakinleştiriyorum hafiften. İki üç deneme sonunda ışık açılıyor. Biz tabi iki dakika önce odada çığlık çığlığa koşuşturduğumuzu bildiğimiz için gayet sessiziz. Oyunu kapatıp Lacuna Coil açıyor ve dinlemeye başlıyoruz.

Sonunda İlker geliyor üstü başı simsiyah. O arada onunda başına aşağıda ayrı bir olay gelmiş. Onunki pek gizemli değil tabi. Kediler, kömürler ve sınıftan tanıdığı bir kızla karşılamasına dair bir durum. Ayrı bir hikaye. Neyse bu hikayeyi bize anlatıyorken bi anda duruyor ve "Nooldu olm size niye sessizsiniz siz? Oyun nooldu çalışmadımı?" diye soruyor. Biz böyle "Yoooo. Çalıştı abi süper oyun... Ya senin ışık kendi kendine kapanıyormuydu?" diyoruz. "Haaa" diyor kendisi utanmadan "Bu aralar bozuk ya arada çat diye gidebiliyor." Böyle Ozan ile birbirimize bakıyoruz. "Hadi abi biz kalkalım geç oldu eve gitmek lazım" diyoruz. "Durun lan nereye" falan diyor ama nafile. Üç buçuk katsayılarını çoktan almışız bile. Yol boyunca çöp kutusundan fırlayan kedilere küfrediyor ve sonunda benim evime varıyoruz.

Ozan'ın evi daha uzak. Daha izbe bir mekanda. "Abi yaa ben nasıl gitcem sende gel" diyor bu. Tabi dönüşte gene benim yalnız dönmem gerçeği bu teklifi oldukça anlamsız bir şeye çeviriyor. Bir şekilde postalıyorum bunu. Sonra çıkıyorum evime. Bütün akşam ailemle televizyon izliyorum. En sonunda salonda uyuyakalıyorum. Evet aslıdna ben bir yerde uyuyakalmayı pek sevmem. Gider yatağıma yatarım mümkünse. Yemiyor arkadaşlar :D

Daha sonradan İlker'e durumu anlattık tabi. Anladığımız kadarıyla aynı gün akşam annesi zaten sormuş "Senin arkadaşlar çığlık çığlığaydı hayırdır" diye. Böyle bir olay yani.

Neyse bu kadar uzun beklemiyordum ama gitti valla. Korku oyunları ile iligli çok hikayem var. Başka oyunlar ile ilgili de var tabi. Aklıma geldikçe paylaşacağım bunları. Sanırsam blog bir şeyler analtmak isteyen, ama arkadaşları tarafından çok dinlenmeyen insanların hikayelerini anlattıkları bir yer. En azından benim için bu şekilde işleyebilir. Gerçi haklarını yemeyeyim. Bu tür hikayeler anlattığımda insanlar dinler beni. Eğleniyorlar sanırım hemde. Yani Silent Hill faresi hikayesini en az 20 kere anlatmışımdır yine de anlattırırlar hala :D

Bitirdim yazıyı. Shinigami chan senden yorum isterim. Blog böyle bir şey mi oluyor söyle bana xD Lady ve maelstromb sizden de isterim. Başka okuyan varsa... Facebookta kyoacağım gerçi bu blogu muhtemelen nereden geldiğiniz anlaşılabilir.

6 yorum:

  1. Nihahaha ilk yorum

    ((yalnız bankaikun belirteyim okurken tırstım ben kendi başıma gelmiş gibi O_O)

    Burayı aktif tutcakmışsın gibi bi his var içimde *-* hayırlısı olsun bakalım..Fare hikayesini de merak ettim anlat bi ara xD

    YanıtlaSil
  2. Aaaa teşekkür ederimm ^_^

    (Ben yazarken gene tırstım. Hala hatırlayınca ürperiyorum :D)

    Evet niyetim öyle bakalım :D Fare hikayesini tabi yazacağım ama bir ara hatırlat yüzyüze anlatayım. Genelde o tür bir anlatım biçiminde daha başarılıyım ve bu hikaye öyle anlatılmalı birde xD

    YanıtlaSil
  3. Bir Blog neye yarar?

    Bunu cevaplayabilir miyim izninle?

    Bence bir blog sürekli bişeyler yazıp burayı güncel tutmaya yarar, bilmem anladın mı bak ne zamandır yazmıyosun bişeyler yaz okuyalım!!!

    YanıtlaSil
  4. Tamam yü<yüze dinlesem daha iyi olur *-* merak ettim..

    ee yeni yazı?

    YanıtlaSil
  5. Güzel hikaye şu silent hill fare hikayesini nerden bulabiliriz

    YanıtlaSil
  6. Bu arada suffering 2 nin türkçe yaması varmı bir bilgin varmı 1.cisini türkçe oynadım ama 2.cisi için yama bulamadım

    YanıtlaSil

Categories

Pages

Popular Posts

Recent Posts